Bu sayfayı yazdır

Tarihçe

Ödemiş Ovası’ndaki en eski insan kültürüne ait kanıt, günümüzden 13 bin yıl önceden kalma Konaklı Beldesi’nin 700 m. Güneydoğusundaki Soğukluk Deresi’ndeki kanyonda bulunan kaya altı sığınağındaki şematik kazıma figürlerdir. Prehistorik (tarih öncesi) devrin, paleolitik (eski taş) dönemi sonlarında yapılmış olan ve dinsel bir ayini ifade eden bu figürler, aynı zamanda Batı Anadolu’daki en eski insan kültürünü de ortaya koyar.

Ödemiş Ovası’nın yerleşim tarihi geç kalkolitik (maden taş) çağından başlamaktadır. Bu çağda en eski yerleşmeleri ovadaki höyükler oluşturur. Bütün höyüklerde özellikle M.Ö. III. binde erken Tunç çağında yoğun biçimde yerleşim görüldüğü, ayrıca M.Ö. II. binde de yaygın yerleşimin var olduğu bilinmektedir. O sıralarda bu bölgede doğudan gelmiş ilk Lidyalılar yaşamaktaydı.

Hititler yukarı Küçük Menderes Havzasına “Assuwa Ülkesi” dediler. Assuwa adı Grekler (Yunanlılar) tarafından Asia biçiminde söylendi. Romalılar zamanında Asia adı yalnız yukarı Küçük Menderes Ovası için değil, tüm Batı Anadolu için söylenmiş ve zamanla büyük bir kıtanın adı olmuştur. M.Ö. XIII. Yüzyılda Hitit kralı IV. Tudhaila, Assuwa seferine çıkmış ve yöreyi imparatorluğuna bağlamıştır. Ancak Ödemiş yöresinde Hititler’in varlığından kolay kolay söz edilemez. Bu devirde; Ödemiş yöresinde, bazı yerli bağımsız Beyler ile Hititler’in Vassal prensleri hüküm sürüyordu. Hitit Devletine M.Ö. XII. Yüzyılda Frigler son verdiler. Ödemiş Ovası, M.Ö. VIII. Yüzyılın ortalarında Lydia Heraklid sülalesi krallarının hegemonyası altındaydı. Daha sonra Lydia’daki Mermnad sülalesinin kurucusu olan kral Gyges’in yönetimine girdi. Ovanın M.Ö. 648’deki Kimmer istilasından etkilenmiş olduğu tahmin edilmektedir.

Ödemiş ovası Lydia halkınca yoğun biçimde iskan edildi. Ödemiş Ovası’ndaki Hypaipa (Datbey-Günlüce) kenti kök boyaları ve dokumaları ile tanınmıştı. Bozdağ’dan elde edilen safran parfümü Lydia dışına satılırdı. Lidyalılar bu ovada koyun, keçi ve atlar besledi. Bu atlara dayalı uzun mızraklı süvarileri ile tüm eski dünyaya dehşet saçtılar.

M.Ö. 546’da doğudan gelen Persler, Ödemiş Ovası’nı ele geçirdi. Pers Kralı Kyros, Dioshieron (Christoupolis, Pyrgion, Birgi) kentine geldi. Burada Persler için kutsal alan yaptırdı. M.Ö. 499’da Perslere isyan eden İonlar, Ödemiş Ovası’ndan geçip, Bozdağ’ı aşıp, Sardes’e ulaştılar. Bozdağ’ı aşan Ephesos-Sardes yolu İonlar’ın baskınından sonra önem kazandı. Persler, Bozdağ’da (Tmolos) dağ geçidini korumak için beyaz mermerden bir karakol yeri yaptırdılar. Pers kralı I.Artakhsatra, Hypaipa’da ulusal Pers kültürünü simgeleyen ‘’Anahita’’ mabedini yaptırdı. Hypaiapa’da ‘’İrani Lydien’’ denilen ve kabul ettikleri yeni mezhepten dolayı bu adla tanınan bir topluluk oluştu.

Ödemiş Ovası M.Ö. 334’de Makedonya Kralı İskender’in eline geçti. Bu Helenistik krallığın Halikarnasos’u (Bodrum) kuşatan ordusunun bir kısmı General Parmenion yönetiminde Messogis (Aydın) dağlarını ve Ödemiş Ovası’nı geçerek Sardes’e vardı. Helenistik dönemde Ödemiş Ovası; M.Ö. 323’de Antigonos, daha sonra Trakya satrapı Lysimakhos, M.Ö. 281’den sonra Helenistik Selevkos Krallığı, M.Ö. 229’da Helenistik Pergamon (Bergama) krallığı ve daha sonra Selevkoslar’dan Achaios’un egemenliğine geçti.

M.Ö. 133’de Ödemiş Ovası’nda Roma egemenliği başladı. M.Ö. I. Yüzyılda Kilbianos denilen yukarı Küçük Menderes Ovası Ephesos kentine bağlı bir bölge durumuna geldi. Pontus kralı VI. Mitridat M.Ö. 88’den, M.Ö. 85’e kadar Ödemiş Ovası’nı Romalılardan aldı.

M.S.17’de olan büyük depremden Ödemiş Ovası’ndaki yerleşimler de etkilendiler. M.S. 26’da Agustus adına Asya’da yapılacak eyalet tapınağına sahip olmak için Roma’ya kurul gönderen on bir kentin içinde Hypaipa da (Günlüce) vardı. Buna rağmen Hypaipalılar, Persler’in Anaitis (Anahita) mabedine saygı gösterip, Romalılara kin beslediler.

M.S. II. Yüzyılda Persli Artemis (Anaitis) kültürü çok önemli bir duruma geldi. M.S. II yüzyılın ortalarında Asya eyaletinde görülen deprem ve M.S. 165’de Babilonya’dan gelen yıkıcı bir hastalık Ödemiş Ovası’ndaki canlılar için tehlikeler yarattı.

Roma döneminde Ödemiş yöresinin ün salan en büyük zenginliği kozmetik ve boya sanayiinin yanında, eczacılıkta da kullanılan kaliteli Zencefre (Civa) madenleri idi. Sülüğen de denilen bu civa cevheri önemli dış satım ürünleri arasındaydı. Bozdağ bağcılığı Romalılar döneminde imparator emirnamesi ile korunmaya çalışıldı.

M.S. 395.’den sonra Ödemiş Ovası Bizans İmparatorluğu’nun Thracessien Theme’si içinde kaldı. Ovadaki Pyrgion (Birgi), Hypaipa (Günlüce), Nikaia (Türkönü) gibi kentlerde piskoposluklar kurulup, Ephesos metropolitine bağlandı. XII. yüzyılda Pyrgion (Birgi) ve Hypaipa (Günlüce) metropolitlik (başpiskopos) merkezleri oldu.

1071 Malazgirt muharebesinden sonra Türkler Ödemiş Ovası’na egemen oldular. Ancak 1098’de Bizans yöreyi geri aldı. Türkmen akıncıları zaman zaman Ödemiş Ovası’na girdilerse de Bizans’ın direnmesi karşısında bu akınlar hiçbir zaman kalıcı olamadı. Germiyanoğulları’nın Subaşısı Aydınoğlu Mehmet Bey, 1304’de Türkmenler’den oluşan savaşçıları ile yukarı Küçük Menderes havzasına girdi. Pyrgion’daki Katalan ordusunun çekilmesinden sonra Bizans kent ve kalelerini almaya başladı. Birgi merkez olmak üzere 1308’de Aydınoğulları Beyliği’nin kurucusu oldu. 1333’de ünlü Arap gezgini İbni Battuta Birgi’ye gelmiş, Aydınoğlu Mehmet Bey’in Bozdağ’daki yaylağı, Birgi’deki sarayı, Birgi medresesini ve yapılan gösteriyi anlatmıştır.

1390’da Aydınoğulları Beyliği’ne son veren Osmanlı Sultanı Yıldırım Beyazıt ordusu ile Birgi’ye kadar gelmiş, Bozdağ’ı aşarak Sard’a gitmişti. 1402’de Aydınoğulları eski topraklarına yeniden sahip oldu. 1403 kışını Tire’de geçiren Timur Han’ın askerleri Ödemiş Ovası’nda güvenlikten eser bırakmadı.

1406’dan 1426’ya kadar Ödemiş yöresi Osmanlılar ile Aydınoğlu Cüneyt Bey arasında el değiştirdi. Osmanlı Sultanı II. Murad 1426’da Ödemiş Ovasına egemen olarak Tire sancak Beyliğine bağladı ve 1443’de yöreyi kendine yıllık ödenek olarak ayırdı.

Sultan II. Selim’in hocası Birgili Ataullah Efendi, Birgi’de bir medrese yaptırarak devrin ünlü bilgini Mehmet Efendi’yi 1563’de buraya gönderdi. İmam-ı Birgivi Mehmet Efendi 1573’de taun hastalığından ölünceye dek bu medresede dersler verdi.

Osmanlı Sultanı III. Murad’ın hocası ve 70 kadar eseri olan Birgili İbrahim Efendi, Birgi’de taun hastalığının çıkması üzerine Bozdağ’a kaçtıysa da orada aynı hastalıktan ölerek Bozdağ Tekkesi’ne gömüldü.

1624’de Birgili bir tımar sipahi olan Cennetkarıoğlu yukarı Küçük Menderes havzası halkından söz alarak ayaklanmış, 1625’de Denizli sınırında yakalanarak Birgi’de kazığa oturtulmuştur.

XVII. yüzyılda Ödemiş yöresine gelen gezgin Evliya Çelebi; Birgi Şehri, Bozdağ Yaylası, Erbain Dağı, Gölcük, Gülşen kazası (Kiraz), Balyambolu (Beydağ) Kazası, Tasahorya, Beyköy ve Bey-Yaylağı’ndan söz ederek bu yüzyıldaki durumlarını anlatmıştır.

1684’de Ötemiş Türkmen Oymağının yerleşik duruma getirilmesi ile Ödemiş kentinin temelleri atılmış oldu. XVIII. yüzyılda Ödemiş Ovası, merkezi Aydıngüzelhisarı olan Aydın Livası’na bağlıydı. Atçalı Kel Mehmet Efe’nin kuvvetleri Ödemiş’e egemen oldularsa da 1829’da Yetim Mehmed Ağa tarafından geri alındı. 1832-1834 yılları arasında Ödemiş ve yöresi Mısır Seraskerliği’nin hükmü altında kaldı. 1867’de çıkarılan Vilayetler İdaresi Kanunu ile Keles (1948’de Ödemiş’ten ayrılarak ilçe oldu.), Bayrambolu (Beydağ, 1987’de Ödemiş’ten ayrılarak ilçe oldu.) ve Birgi bucak durumuna getirilerek Ödemiş kazasına bağlandı. 1877 Osmanlı-Rus Savaşı başında genel af çıkarılınca yöredeki zeybeklerin önemli kısmı savaşa katıldılar. XIX. yüzyılın yöredeki en tanınmış efeleri Çakırcalı Mehmed ve Kamalı Mustafa’dır. 1 Haziran 1919’da Ödemiş’in Yunanlılar tarafından işgali üzerine ovada efe, zeybekler ve halk yeni cepheler oluşturdular. Bozdağ’da Postlu Mestan Efe, Kaymakçı’da Gökçen Hüseyin Efe, Çaylı’da Keleş Mehmed Efe, Köseler’de Ömer Çavuş Efe, Halkapınar’da Mursallı İsmail Efe, Bademli de Kör Bayram Efe açılan cephelerde Yunanlılara bir yıla yakın önemli kayıplar verdirdiler.

Zamanla gerilla tipi yıpratma muharebelerinin yerini düzenli ve disiplinli Türk ordusunun muharebeleri aldı. 30 Ağustos 1922’deki Büyük Zafer’den sonra Yunanlılar 3 Eylül 1922’de Ödemiş’i terk ettiler. 1919-1922 yılları arasında Yunan işgalini yaşamış olan Ödemiş kasabası, savaşın getirmiş olduğu yokluk, sefalet ve yıkımı bir arada görmüştür. 1923 yılında Cumhuriyet ilan edildiğinde bir Ortaçağ kasabasından farksız bir görünümde olan Ödemiş'in nüfusu 14.227 idi.

Kasabanın konumu güneybatıdan kuzeydoğuya hafifçe yükselen bir arazide Meyhane Boğazı denen mihverin etrafında kuzeyden başlayarak, güneye doğru genişleyen üçgen tarzında idi. Üçgenin tepe noktasında 3 Eylül’de Ödemiş’i terk etmiş Rumların kurdukları mamur mahalleler, güneye doğru taban kısmında ise yerli Türk mahalleleri yer alıyordu. Güneyde İngilizlerin yaptığı klasik demiryolu istasyonu binası bulunuyordu. Rum ve Ermeniler tarafından özenle yapılmış kiliseler Cumhuriyet'in ilk yıllarında terk edilmiş haldeydi. Kasabanın merkezinde Büyük Camii, Arduvanlı Camii ve Yeni Camii vardı.

Cumhuriyet dönemi, Ödemiş'in çağdaş bir kentin oluşumu yönünde önemli hamlelerin atıldığı bir sürecin başlangıcı olmuştur. Hiç şüphesiz modern Ödemiş'in oluşumunda Cumhuriyet dönemi belediye başkanlarının ayrı bir yeri vardır. Özellikle Mustafa Şevket Bengisu'nun belediye başkanlığında Ödemiş inanılmaz bir kabuk değiştirdi.

Kasabada ilk büyük adımlar, Yunan işgalinden darbe almış her yerleşim yeri gibi imar alanında kendini gösterdi. Cumhuriyet'in ilanından 1927 yılına kadar olan zaman dilimi içerisinde Ödemiş'te 131 lira değerinde 26 ev, 130 bin lira değerinde 60 dükkan, 60 bin lira değerinde 2 fabrika ve bir okul inşa edilmiştir. 1927'den sonra kasabanın ilk imar planı Macar mühendislere çizdirilirken, sokaklar genişletiliyor, caddeler açılıyor, şehir içindeki mezarlıklar kaldırılıyor, yer yer yeni inşaatlar göze çarpıyordu. Kasabanın su ve elektrik sorunları da 1930'lu yılların ortalarında çözüme kavuşturuldu.

Cumhuriyet idaresinin aldığı tedbirlerle, Ödemiş 19. yüzyılda olduğu gibi eşkıyalık yatağı konumundan çıkarılmış, İzmir Vilayetinin en huzurlu kentlerinden biri haline gelmiştir. Kuşkusuz böyle bir tablonun ortaya çıkmasında eğitim sorunlarının çözülmesi yolunda atılan adımların büyük etkisi vardı. Cumhuriyetin ilk yıllarında modern tarzda eğitim veren Zafer, İstiklal, İnönü, Üç Eylül Mektepleri bu yolda atılan adımların ilk meyveleri idi. Kimsesiz fakir çocukların eğitimi için düşünülen Yatı Mektebi ise İzmir Vilayetinde ilk kez Ödemiş’te 1928 yılında açılarak eğitim ve öğretime başlamıştır. Bunun dışında Ödemiş Kazasının büyüklüğü göz önünde bulundurularak İzmir'den sonra ilk ortaokul da 1932 yılında Ödemiş'te faaliyete geçmiştir. 1930'lu yıllardan itibaren Ödemiş'in eğitim ve kültür yaşamına damgasını vuran okul kentin adeta kültür mabedi haline gelmiştir. Ödemiş'te okullara devam edemeyen kız çocukları için 1942 yılında Akşam Kız Sanat Okulu açılırken, 1944'de de Erkek Sanat Okulu eğitim ve öğretime başlamıştır. Ödemiş, cumhuriyetin ilk yıllarında İzmir Vilayetinin diğer kazaları göz önünde bulundurulduğunda hatırı sayılır oranda eğitim ve öğretim kurumuna sahip bulunuyordu.

Cumhuriyetin ilk yıllarında halk eğitimine yönelik Millet Mektepleri, Halk Okuma Odaları, sosyal, kültürel ve ekonomik içerikli onlarca kurs dikkat çekiyordu. Kentin önemli kültür kurumlarından olan Türk Ocağı da cumhuriyetin ilk yıllarında oluşturduğu tiyatro ve sinemayla Ödemiş'te sanat ve kültürel yaşama canlılık kazandırmıştır. Ödemiş'e ayrı bir güzellik kazandıran Ocak Bahçesi de 17 Mayıs 1928'de tamamlanarak hizmete girmişti. Bahçe ve burada gerçekleştirilen etkinlikler Ödemiş'in eğlence yaşamına ayrı bir soluk, ayrı bir heyecan kazandırmıştır.

Ödemiş'in Cumhuriyet'in ilk yıllarında tek spor sahası Türk Ocağı tarafından oluşturulurken, ilk spor kulübü olan Altınova da 1923'te kurulmuştur. Altınova'nın ardından 1928’de Küçük Menderes, 1930 yılında da Yıldırım Spor faaliyete geçmiştir. 1930'larda Ödemiş'te üç tane spor kulübü gençliği spor aktivitelerine yönlendiriyordu.

Ödemiş'te 1930'lu yıllara damgasını vurmuş diğer önemli kurum da Halkevi idi. Ödemiş Halkevi 1934 yılında kurularak faaliyetlerine başladı. Halkevi sineması, baloları, çaylı dansları, müsamereleri, temsil şölenleri, sergileri, gezileri, konser ve konferanslarıyla 1930 ve 1940'lı yıllarda Ödemiş'in sosyal ve kültürel yaşamında ayrı bir yere sahip olmuştur. 1930'lu yıllar Ödemiş'te ilk sinemanın açıldığı, ilk derginin yayınlandığı uzun soluklu bir dönemin habercisi olmuştur.

Cumhuriyet idaresi Ödemiş'te çağdaşlaşma yolunda pek çok yeniliğe imza atarken, toplumsal yaşamı güçlendirecek çabalar da bu dönemde gözle görülecek bir şekilde artmıştır. Türk Ocağı ve Halk Evi kültürel sahada Ödemiş'in gelişmesine büyük katkılar sağlarken, Tayyare Cemiyeti, Hilal-i Ahmer'le birlikte Himaye-i Etfal Cemiyeti de yoksul ve kimsesiz çocukları koruma yönündeki faaliyetleriyle Cumhuriyet'in ilk yıllarında Ödemiş'te iz bırakan kurumlar olmuştur.

Okunma 3390 defa